Kürt Halk Önderi yıllardır tartışılan, ama çözümü için hiçbir adım atılmayan Kürt sorununun çözümü için bir müzakere taslağını hem devlete hem de Kürt Özgürlük Hareketi'ne sundu. Türk devletinin içeride ve dışarıda büyük bir sıkışıklığı yaşadığı dönemde Türkiye'yi bu durumdan çıkartacak bir müzakere taslağını Türkiye'nin gündemine oturttu. AKP Hükümeti, önümüzdeki ayları da oyalama biçiminde geçirmek isterken, böyle bir müzakere taslağıyla çözümün dayatılması karşısında şaşkına döndü.
Kürt Halk Önderinin seçimden önce müzakereyi tamamlamayı
hedefleyen bu taslağını boşa çıkarmak için AKP Hükümeti yine oyalama ve
psikolojik savaş yöntemlerine başvurmuş bulunuyor. Hükümetin tüm amacı yine bir
çözüm süreci varmış, bunun için görüşmeler yapılıyormuş gibi bir hava vermek ve
bu havayla seçime ulaşmaktır. Ancak AKP'nin bu politikası iyi bilindiğinden,
Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi zaman geçirilmeden, oyalama yapmadan
müzakerelere başlanmasını istemektedir. Çünkü Türk devleti mevcut siyasi
ortamda da bu sorununun çözümü için adım atmazsa bir çözüm zihniyeti olmadığı
netleşecektir.
1993 yılından beri
Kürt Halk Önderi 9 defa yapılan ateşkesler ve çağrılarla Kürt sorununun
çözümünü hedeflemiştir. Kürt Özgürlük Hareketi tek taraflı adımlar atarak ve
büyük fedakarlıklar göstererek Türk devletine çözüm için adım attırmak
istemiştir. Bu tek taraflı adımlar ve yapılan büyük fedakarlıklar Kürt sorununu
tartışmaya koymuş, sorunun çözümü konusunda toplumda bir destek ortaya çıkarmış
olsa da devlette bir zihniyet değişikliği olmadığı için çözüm için adım
attırılamamıştır. Sadece Özgürlük Mücadelesi'nin gelişmesi ve Kürt halkının
temel doğal hakları için mücadelede kararlı olması karşısında AKP Hükümeti
halkın direnişini soğutmayı ve savuşturmayı hedefleyen bazı palyetif adımlar
atma dışında bir şey yapmamıştır. Daha doğrusu Kürt halkının Özgürlük
Mücadelesi'ne karşı mücadele edebilmek için psikolojik savaş argümanları olacak
bazı değişikliklere gidilmiştir. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bunları “Tek
millet olmamızı engellemeyen adımlar atılabilir” biçiminde ifade etmiştir. Yani
AKP Hükümeti dil ve kültür alanında kültürel soykırımı engellemeyen bazı
yumuşamalar yapmak zorunda kalmıştır. Çünkü en fazla da dil ve kültür
alanındaki kültürel soykırım politikaları üzerinden Türkiye teşhir oluyor ve
baskıya uğruyordu.
AKP Hükümeti psikolojik savaş argümanları olacak adımlarla
içeride ve dışarıda baskıyı hafifletmek ve zaman kazanmak için hem Kürt
sorununu çözecekmiş gibi bir algı yaratmış, hem de yıllarca bunu satarak kedini
iktidarda tutmuştur. Kürt sorununu çözmeyi hedefleyen değil de, Kürt sorununu
çözecekmiş gibi bir algı yaratıp bunu satarak seçim kazanmayı hedefleyen bir
siyasi tarzla AKP Hükümeti bugünlere gelmiştir. İşte Kürt Halk Önderi AKP'ye
“Artık bu sorunu çözeceğim diyerek toplumu aldatman yeter; sorunu çözecek
adımları atmak zorundasın” anlamına gelen müzakere taslağını sunmuştur. Bu
taslakla AKP’nin seçim öncesi yine çözecekmiş algısını satmasının önüne geçmek
istemektedir. Çünkü AKP’nin mevcut tutumu çözüm için ortaya çıkan çözüm
imkanlarını çürütmektedir. Eğer bu duruma müdahale edilmezse savaş kaçınılmaz
olarak gündeme girecektir. Kürt Halk Önderinin Demokratik Müzakere Taslağı Türk
devletinin hazırlıklarını yaptığı olası savaşı önlemeye yöneliktir. Tabii ki,
AKP Hükümeti hemen müzakereye başlar ve kısa sürede temel konularda bir
anlaşmaya varılırsa.
Kürt Halk Önderinin Müzakere Taslağı seçim öncesi sorunu
çözmeye yöneliktir. AKP Hükümetinin amacı, bir seçim daha kazanıp savaşı
geliştirmek değilse, bu taslakla çözüm
için adım attırmak istemektedir. Bu nedenle bu Taslağın en önemli yanı
zamandır. Belirlenen zaman içinde sorununun çözümü gerçekleşmezse, bu, AKP’nin
bir oyalama içinde olduğunu gösterecektir. Nitekim bu nedenle Kürt Özgürlük
Hareketi zaman konusunda hassas davranmaktadır. Sürecin iki – üç gün
geciktirilmesini dahi kabul etmemektedir. Çünkü AKP Hükümeti iki – üç gün
şöyle, iki – üç gün böyle oyalayarak haftaları ve ayları tüketip seçim gününe
ulaşmak istemektedir. Seçim öncesi olmuyor deyip, yıllarca oynadığı oyunu
tekrarlamak istemektedir. AKP sözcülerinin ve Başbakan'ın suni tartışmalar
yaratmaları, kendi tutumlarını ortaya koyacaklarına HDP ve Özgürlük Hareketi'ni
suçlamaları tamamen zaman kazanmayı hedefleyen oyalama politikalarıyla ilgilidir.
Bu açıdan zaman geçirmeden AKP’nin politikalarını netleştirme içinde olunması
çok önemlidir. Nitekim Kürt Özgürlük Hareketi açıklama ve tutumlarıyla bunu
sağlatmaya çalışmaktadır.
Kürt sorunuyla ilgili AKP Hükümeti yetkileri ve İmralı’ya
giden heyetlerle fazlasıyla tartışma yapılmıştır. Konuşulmayan hiçbir şey
kalmamıştır. Artık Müzakereye geçilmeyen her konuşma bir gevezelik ve
oyalamadan başka bir anlam taşımayacaktır. Müzakereyle ilgili olmayan her
görüşme ve konuşma artık aldatmadır. Kürt sorununun çözüm zeminini çürütmeye
yatırmaktır. Bunu da sorumluluk duyan hiç kimse yapamaz. Bu açıdan bu süreç çok
kritiktir. Haftalar değil, günler önemlidir. Şimdiki günler ve haftalar
Türkiye'nin ve Ortadoğu'nun geleceğini ilgilendirmektedir. Çünkü çözüm gelişmezse
seçim sonrası şiddetli bir savaş gündeme gelecektir. Son yapılan Milli Güvenlik
Kurulunda Kürt Özgürlük Hareketine yönelik savaş ve tasfiye kararı alınmıştır.
Şimdi savaş ve tasfiye harekatı düşük yoğunluklu yürütülmektedir, seçimden
sonra da bu savaş yüksek yoğunlukta yürütülecektir.
AKP Hükümeti de zaman kazanma ve oyalamayla seçime ulaşmayı
çok önemli görmektedir. Bu nedenle Hükümet ile Özgürlük Hareketi arasında seçim
öncesi bir zamanlama savaşı sürecektir. Kürt Özgürlük Hareketi Hükümeti
müzakereye ve adım atmaya zorlarken, Hükümet ise görüşme ve müzakere yapıyormuş
gibi gözüküp hiçbir şey yapmadan seçime ulaşmayı hedeflemektedir.
Başbakan Davutoğlu’nun “Fazla konuşulmasın” dediği de,
Özgürlük Hareketi'nin kendilerini zamanlama konusunda sıkıştırmasını önlemek
içindir. Çünkü Hükümet zamanlamayı kendi keyfine göre ayarlamaya çalışmaktadır.
Nitekim görüşmelerin zamanını biz belirleyeceğiz, diyerek tek taraflı bir
tasarrufta olduklarını açıklamıştır. Yani biz istediğimiz gibi oyalama yaparız,
hiç kimse bu oyalamamıza bir şey diyemez, demek istiyorlar. Böylece Kürt Halk
Önderinin Müzakere Taslağına nasıl yaklaştıklarını ortaya koyuyorlar.
AKP Hükümeti sorunu çözeceğine, HDP ve Özgürlük Hareketi'ne
suçlama yaparak bu oyalama politikasını gözden kaçırmaya çalışmaktadır. Bu
yaklaşımlardan biri de, Özgürlük Hareketi'ni ve HDP’yi Fetullahçılarla ilişki
içinde göstermeye çalışmasıdır. Önceden herkesi Kürt Özgürlük Hareketi'nin
işbirlikçisi olarak gösterirken, şimdi de kendine muhalif olan herkesi
Fetullahçılarla ilişki içinde göstermektedir. İşte AKP tarafından uygulanan
özel savaşın psikolojik harekat boyutunun bir yönü de böyledir.
AKP Hükümetiyle Fetullahçılar bir buçuk yıl öncesine kadar
sarmaş dolaştılar; bir ittifak halinde tüm muhaliflerine en çirkin yöntemlerle
saldırıyorlardı. Hükümet bu konuda en fazla da Fetullahçıları kullanıyordu.
Özellikle Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı ortak davranıyorlardı. Hatta AKP
Hükümeti Kürdistan’da Özgürlük Hareketi'ne karşı mücadeleyi esas olarak
Fetullahçılara bırakmıştı. Hatta KCK operasyonlarının kararını kendileri
verdiği halde, bu tutuklamaları Fetullahçılar yapıyor diyerek, hedef olarak
onları gösteriyordu. Şimdiyse Fetullahçılarla Kürt Özgürlük Hareketi arasında
bir ilişkiden söz ediyor. Böylece esas olarak Fetullahçıları vurmak istiyor.
Çünkü iyi biliyor ki, Fettullahçılar ve tabanları PKK düşmanıdır, Kürt Özgürlük
Hareketi düşmanıdır. Ancak bir taşla iki kuş vurma gibi “Fetullahçılarla iş
yapıyorlar” diyerek Kürt Özgürlük Hareketi'ni de töhmet altında bırakmaktadır.
Dünyada herkesin Kürt Özgürlük Hareketiyle ilişkisi olur,
ancak Fetullahçıların olmaz. Fetullah Gülen’in Kürt Özgürlük Hareketi için
nasıl vaazlar verdiği herkesin kulağında çınlamaktadır. Bu nedenle Tayip
Erdoğan ve AKP’lilerin Fetullahçılarla PKK’nin ilişkisinden söz etmelerinin
hiçbir inandırıcılığı yoktur. Hala yayınlarında, haberlerinde, yazılarında,
dizilerinde Kürt Özgürlük Hareketi düşmanlığı yapan bir kesimle Özgürlük
Hareketi'nin ilişki içinde olması mümkün değildir. Hele hele şimdiye kadar Fetullahçıların
Özgürlük Hareketi düşmanlığının şampiyonluğunu yaptığı düşünülürse, böyle bir
ilişkinin olması akla bile gelmez. Tayip Erdoğan bu tür suçlamalarla yıllarca
Fetullahçılarla yaptığı kirli ittifakı unutturmaya çalışmaktadır.
Aslında AKP ile Fetullahçılar hala birbirileri hakkında her
şeyi söylemiyorlar. Milletin ve devletin bekası ve birliği düşüncesiyle
birbirilerinin kirli çamaşırlarını gizliyorlar. Eğer Fetullahçılar bir gün
konuşursa AKP’nin nasıl kirli bir iktidar olduğu anlaşılır. Yine AKP
Fettullahçıların her yaptığını açıklarsa, en azından Kürtlere karşı nasıl kirli
bir özel savaş yürüttükleri anlaşılır. Bu nedenle Tayip Erdoğan hiç
yırtınmasın, ne yapsa da Fetullahçılarla yaptıkları kirli ittifakı gizleyemez.
Bu kirli ittifakı tüm demokrasi güçleri bilmektedir. Mutlaka bir gün bu kirli
ittifakın tüm ayrıntıları ortaya saçılacaktır. Yolsuzluk dosyalarından daha
kirli ilişkiler ortaya çıkacaktır. İşte o zaman AKP açısından kıyamet
kopacaktır.
Mustafa Karasu
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net –
www.lekolin.info